Çay, tarihi çok eski zamanlara kadar uzanan bir içecektir. Bu nedenle çayın nasıl ortaya çıktığını anlatan olayların hangisinin rivayet hangisinin gerçek olduğunu anlamak zordur. Ancak yaygın olarak kabul edilen görüşe göre çayın ilk ortaya çıkışı M.Ö. 2700’lü yıllarda olmuştur.
Çayın İlk Ortaya Çıkışı
Çin’de dönemin imparatorlarından biri olan Shenn Nung elinde sıcak su dolu kaseyle bir çay ağacının altında dinlenmektedir. İmparator, çay ağacının altında otururken ağacın yaprakları, suyun içine düşer. İmparator, yaprak düştükten sonra çayın renginin değiştiğini fark eder. Bu nedenle çayı tatmaya karar verir. İmparator, yaprağın etkisiyle oluşan tattan memnun kalır. Aynı zamanda çayı içerek şifa bulduğuna da inanır. Böylece çay, dönemin Çin topraklarında şifa kaynağı olarak kullanılmaya başlar.
Çay, Dünyaya Yayılıyor
İlk olarak tıbbi tedavi amaçlı kullanılan çay, ticari faaliyetlerin yaygınlaşmaya başladığı dönemlerde dünyaya yayılır. M.S. VIII. Yüzyılda Çin’de bulunan Japon rahipler, çayın Japonya’da tanınmasını sağlar. Japonların hâlâ vazgeçemedikleri bir gelenek olan çay seremonisi de bu dönemde ortaya çıkar. Japonya’nın ardından İran ve Hindistan da çay ile tanışır. XVII. Yüzyılda çayla tanışma sırası Avrupa ve Rusya’dadır. XVIII. Yüzyıla kadar pek çok ülkede çay tüketimi yaygınlaşır.
İlk Çay İçen Türk, Hoca Ahmet Yesevi
İlk olarak çay içen Türk’ün Hoca Ahmet Yesevi olduğu söylenir. Bunun yanı sıra XIX.yüzyıldan önce Türklerin çay içtiğine dair fazla kaynak yoktur. Hoca Ahmet Yesevi’nin çay içmesi de şu şekilde anlatılır. Ünlü Türk alimi Yesevi, Hıtay’daki Türkistan karyelerinde dinlenmek için kalır. Havanın sıcaklığı nedeniyle yorulan Ahmet Yesevi, bir ailenin evinde konaklar. Hoca orada konaklarken köylülerden biri doğum yapmakta olan eşi için dua ister.
Hocanın duası üzerine kadının doğumu rahat geçer. Hocanın bu iyiliğine karşılık köylüler çay demler ve hocaya ikram eder. Ahmet Yesevi, çayı içtiği zaman kendini rahatlamış hisseder. Bunun üzerine Allah’a şöyle dua eder: “Ya Rabbi bu içeceğe revaç ver. Bizi sevenler içsin, faidelensinler.”
Türklerin Çayla Tanışması
XIX. Yüzyılda ise Çay Risalesi adlı eserde geçen bahisler, çayın varlığının anlaşılmasını sağlar. Bu eserde çayın faydalı bir içecek olduğu söylenir ve sıkça tüketilmesi önerilir. Eser, Hacı Mehmet İzzet Efendi tarafından 1879 yılında yayımlanır.
II. Abdülhamit döneminde çay tarımının yapılmasına ilişkin faaliyetler başlar. 1894 yılında tarım işleriyle ilgilenen yetkili birimler, sadrazama çay ekimi yapılması konusunu açar. Sadrazamın konu hakkında bilgi sahibi olması için hazırlanan belgede, çayın ticari anlamda kazançlı bir ürün olduğundan bahsedilir. Ayrıca tarımının yapılması konusunda sadrazamdan onay istenir.
Sadrazam, çay tarımı konusunda gerekli onayı verince tarımda kullanılacak çay tohumları, Japonya’dan alınır. Çay, ilk olarak Bursa’da ekilir. Ancak çayın yetişmesi için uygun koşullar olmadığından bir sonuç elde edilemez.
Türk Kültüründe Çayın Yeri
Çayla en geç tanışan ülkelerden biri Türkiye olsa da bu içeceği, kültürüyle bu kadar özdeşleştiren bir ülke daha yoktur. Çay; şiirlere, tekerlemelere, türkülere konu olmuştur. Çayın hazırlanışında geleneksel olarak tercih edilen gereçlerden biri semaverdir. Bir Orta Asya geleneği olan semaver de çay gibi şifalı kabul edilir. Semaver ile demlenen çayın tadının bir başka olduğu iddia edilir.
Çayın ince belli çay bardaklarında içilmesi de bir gelenektir. Her ne kadar kupa bardaklar, fincanlar ile servis yaygınlaşsa da gerçek tiryakiler, ince belli çay bardaklarını tercih eder. Çay, özellikle kahvaltılarda yaygın olarak tüketilir. Ancak gün içerisinde de rahat bir nefes almak için en iyi seçim taze demlenmiş bir çaydır.